27 Şubat 2015 Cuma

Ceviz Sanatı

Tadından pek hoşlanmam ama bunlar cevize bakış açımı değiştirdiler :)





26 Şubat 2015 Perşembe

Canım Kısır istedi...

          Gaziantepte ince bulgura simit denir ve bizim için köfte denilince akla et köftesi değil,simitle yapılan yağlı köfte gelir ve hemen hemen tüm hemşehrilerim için köfte denilince akan sular durur :) Antepli olmayan bu sevdayı bilemez!Hangi yemek olursa olsun yanına biraz da köfteye kimse hayır demez."Tok karnına dokuz topak" diye yerel deyişimiz bile var :) Yağlı,mercimekli,cevizli,patatesli köfte,çiğköfte ve kısır candır can!Benim favorim domatesli yağlı köftedir.Yazın o mis kokulu domatesle,bol malzeme ile nefis olur nefis!Bu defa canım kısır istedi ama şöyle acılı,ekşili oooooh mis :) Dolapta kaldıkça güzelleşir,azıcık fazla yaparım,canım istedikçe yerim...Bakalım siz benim tarifimi beğenecek misiniz...

Malzemeler:
2 su bardağı simit(ince bulgur)
4-5 kaşık toz sumak
1 kaşık nar ekşisi
3 adet taze soğan
3 adet taze sarımsak
1 Yeşil ve kırmızı biber
1 demet maydanoz
Biber ve domates salçası
Tuz,kimyon,karabiber,su

Üzerine: Zeytinyağı,kuru soğan,kırmızı pul biber

Yapılışı:
Simit yoğurma kabına konur,üzerine sumak ve baharatlar eklenir.Islanmasına yetecek kadar soğuk su eklenir ve yumuşatılır.İnce ince kıyılmış sebzeler (maydanoz dışında)ve salçası ilave edilerek yoğurulur.Tavada ince kıyılmış kuru soğan bol yağda pembeleşene kadar kavrulur.Üzerine bol (mümkünse acı :)) pul biber ilave edilir.İyice yoğurulmuş kısırın üzerine önce ince kıyılmış maydanoz,onun üzerine de sıcak sıcak soğanlı biberli yağ ilave edilerek iyice karıştırılır.Yanında salata,ayran ve turşu üçlüsü ile servis edilir :) 

Not:Ben sumağı bol tutuyorum o yüzden limona gerek kalmıyor,istenirse sumak yerine bol limon kullanılabilir.Salatayı yanında severim ben, diğer türlü çok karışık geliyor ama tercih size kalmış.Afiyet olsun...



Sağlıklı yaşam :)

          İnsanın ucuzu, insana pahalıya mal olur." Teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi bilmeyen insanlara hayatın tüm kapılarını kapatma işlemine "sağlıklı yaşam" denir!Hayat kısa,sizi üzen ne varsa kısa kesin ..! 


24 Şubat 2015 Salı

HASTA DEĞİL SUSUZSUNUZ!

           Bir çok hastalığın ana sebebini anlamak için, lütfen aşağıda aktarılan bilgileri dikkatlice ve özenle okuyalım, paylaşalım.

- Vücut su kıtlığı çektiğinde kandaki suyu kullanırsa, yüksek tansiyon hastalığına yakalanırız.
- Vücut su kıtlığı çektiğinde omurlardaki suyu kullanırsa, bel ve boyun fıtığı hastalığına yakalanırız.
- Vücut su kıtlığı çektiğinde kemiklerdeki suyu kullanırsa, gut - atrit gibi romatizmal hastalıklara yakalanırız.
- Vücut su kıtlığı çektiğinde akciğerdeki suyu kullanırsa, astım hastalığına yakalanırız.
- Vücut su kıtlığı çektiğinde pankreastaki suyu kullanırsa, şeker hastalığına yakalanırız.
- Vücut su kıtlığı çektiğinde midedeki suyu kullanırsa, ülser hastalığına yakalanırız.
- Bağırsaklarda su eksilirse, kabızlık meydana gelir ve kolon kanseri olma tehlikesi yaşarız.
- Hücrenin su eksikliği çok artarsa, beynimiz hücreye oksijen göndermeyi keser. Oksijen kesilmesi sonucunda da hücre kanserleşme sürecine girer !!!...

Hasta olmamak için vücudumuzu susuz bırakmamalıyız. Alkali - Canlı su içmeliyiz. Alkali ve canlı olmayan sular ne kadar çok içilse de vücut yine susuz kalmaktadır !!!... Çağımızın en büyük problemi; içilen ölü sulardır !!!


(ALKALİ SU HAKKINDA BİLGİ: Altı köşeli geometrik formda kristaller içeren,oksijeni bol negatif iyonu bol,vücut suyuna en yakın, PH derecesi 7.5 ve üstü olan doğal kaynak suyuna alkali su denir.İçtiğimiz suların pek çoğu, yer altı kaynaklarından alındıktan sonra arıtılarak evlerimize ulaşır. Bu arıtma ve depolama süresinde uygulanan ozonlama, klorlama gibi tüm yöntemler suyu biyolojik kirlilikten arıtırken suyun canlılığını, altı köşeli kristal yapısını bozar. Depolanan yerlerde suyun uzun süre bekletilmesi ve depolanış şekli suyu öldürür. Kaynak suyunun özelliklerinden biri de moleküllerinin hareketli olmasıdır. Bu yüzden suyun faydaları demek yerine, alkali suyun faydaları çok demek daha doğru olacaktır.)












22 Şubat 2015 Pazar

Radyonun sesi açılınca pil daha çabuk mu biter?


Pille çalışan portatif radyolarda sesin yüksekliği pilin ömrünü etkiler. Radyo açık, sesi kapalı durumu ile sesin sonuna kadar açık durumu arasındaki fark pillerin ömürlerinin kısalmasına neden olur. Ses sonuna kadar açıldığında pillerden çekilen akım yüzde 30 artmaktadır. Bu durum; küçüğünden büyüğüne, pille çalışan ve ses yükselticisi olan bütün radyo, teyp, volkman vb. için aynıdır.




21 Şubat 2015 Cumartesi

Ütopya Izdırabı


         İnsanların genelinin; fikir birliğinde olması olası,hatta normal bir durumdur.Fikir birliği kadar,fikir ayrılığı da normal ve muhtemeldir.İki tarafında,fikrini savunabilmesi için kendilerince mantıklı,makul buldukları bir takım verilere sahip olması gerekir.Durum böyleyken;Ütopya isimli programda Semih ve kabilesini ölümüne savunan ve taparcasına seven zihniyetin arkasında ne yatıyor ben çok merak ediyorum!Semih kulu orada strateji adı altında sürekli bir oyun peşinde,iki eli cebinde boş boş gezip duruyor.İçeri girdi gireli ne üretmiş,faydalı denilebilecek neye imza atmış?Kendi iş yapmamasını kapatmak için diğer tarafın yarım kalan işlerine laf atıyor mütemadiyen,sen de bir işe başlasaydın da yarım kalsaydı be adam!Bu ne fütürsuzluk,bu ne ukalalık!Sınırlı ve kısır kelime dağarcığıyla;şımarık ilkokul çocukları gibi sürekli karşı tarafla dalga geçip,çevresindekilerin zekasından mı şüphe ettiğinden,yok kendini anlatım konusunda yetersiz mi gördüğünden midir bilinmez,her cümlenin sonuna "anlatabiliyor muyum?" eklemeyi ihmal etmiyor.Neyini seviyorlar,nasıl seviyorlar anlamıyorum,anlayamayacağım!Çevresinde kendine koşulsuz,sualsiz biat etmiş olan Murat ve Altar olmasa,tamamen mutualizme dayalı uyduruk ilişki yaşadığı Kurretülayn olmasa acaba ne olurdu Semih'in hali?
         Türkan konusu zaten ayrı bir muamma.Bir insan bu yaşa gelip nasıl hala bu kadar çocukça ve basit davranabilir,yıllar hiç mi olgunluk katmaz bir insana? Çaldığı yumurtalar ortaya çıkınca kendini mağdur göstermek adına yalandan bayılmalar falan olacak iş değil. Dün dediğini bugün yalanlayan,sahte bir tavırla sevgi dağıttığını düşünen,arkalarını döndüklerinde olmaz laflara imza atan Türkan hanıma(!) nasıl olur da böyle oy yağar? Nasıl olur da heryerine kına yakmasına yetecek zamanı sağlar Türk halkı.Bu ne ayıp bir tavırdır,bu ne düşmanlıktır! "Ben burda olduğum sürece sana kimse zarar veremez,seni yazamazlar"dediği İnci'yi yazıp,gidince de sevinçten kınalar yakar bir insan ve en hazini dışardaki insanlar bunu görmez,görse de anlamaz!En çok merak ettiğim bunların dışarda nasıl bir hayatı vardı da burda ölümüne de olsa kalma çabasındalar.Gerçek hayattan kaçış bu başka birşey değil!Acun bey tapusunu Semih ve saz heyetine vermeyecek o çiftliğin bu neyin savaşı? Eninde sonunda çıkıp yüzleşeceksin gerçek hayatla...İnsanda biraz yüz olmalı çıkınca insanların yüzüne bakabilecek.Nerde kalite,seviye?Dünya kadar laf yedi Semih ve kabilesinden,ne dalgalar geçildi.Yine de efendiliğini korudu insan üstü bir çabayla ama noldu yine kaybeden iyiler oldu.Tuncay,Serkan ziyan oluyor o cahil tayfa karşısında.Konuştukları dil farklı,kalite farklı.Dayanamıyorum valla haksızlığa,hani iyiler hep kazanırdı.Noldu, iyilerin kazanması mı Ütopya oldu?Allah sonumuzu hayretsin...



19 Şubat 2015 Perşembe

Hayırlı Cumalar...

Dışarısı soğuk,dışarısı kar...
Yüce yaradan hanelerin içini soğutmasın! 
Aç ve açıkta olana yardım etsin,
Yolda olana yol açıklığı versin,kazadan beladan esirgesin,
Kimin,ne hayırlı dileği varsa kabul etsin...
Hayırlı,mutlu Cumalar olsun inşallah...

Aha da bizim ev :)


18 Şubat 2015 Çarşamba

Marul Sanatı


Biz alıp alıp salataya doğrayalım ,millet neler düşünüp yapıyo helal olsun valla :)

15 Şubat 2015 Pazar

Eğer mutlu olmak istiyorsanız bu kolay!
Başkaları kadar mutlu olmak istiyorsanız bu imkansız.
Çünkü biz; başkalarını, olduklarından daha mutlu sanarız...


14 Şubat 2015 Cumartesi

Yetti artık!

Sevgililer...

     Allah herkese;her durumda,her şartta yanında olabilecek ve değerli olduğunu her an hissettirebilecek yol arkadaşları nasip etsin.Bir gün değil,her gün sevgililer gününüz olsun...

 

12 Şubat 2015 Perşembe

Günaydın :)

Çinliler yiyeceklerini niçin çubukla yerler?


       Çinlilerin yemek yeme alışkanlıklarının,yiyeceklerini çok küçük parçalar halinde
yemelerinden çubuk kullandıkları anlaşılıyor.Çinde eskiden yalnızca zenginler masada otururlardı.Halkın çoğunluğu tabakları ellerinde yemek yerlerdi. Bir elleriyle tabaklarını tutar, öteki elleriyle çubuk kullanarak beslenirlerdi. Hızla artan nüfus yüzünden yiyecek sıkıntısı çeken Çinliler önlerindeki yiyeceği küçük parçalar halinde çoğaltarak yiyorlardı. O zamanlar ağaç sıkıntısı nedeniyle de tahta kullanımı kısıtlıydı. Masa kullanımı bu yüzden çok zordu. Çubuklar fildişinden ve kemikten yapılırdı.



11 Şubat 2015 Çarşamba

10 Şubat 2015 Salı

İnsanlar...

İnsanlar ikiye ayrılırlar:
Başkaları için yaşayanlar,
Başkaları sayesinde yaşayanlar.
Sorun olanlar, çözüm olanlar…
Ümit kıranlar, ümit verenler…
Dert üretenler, deva üretenler…
Şikayet edenler, çare bulanlar…
Aynı havayı soluyan,
Aynı sıkıntıyı yaşayan,
Aynı sevince ortak olan iki insandan biri dert küpü olur çıkar, diğeri deva küpü.
Biri şikayet üretir, öbürü çare.
Biri yük olur, öbürü yük taşır....

Günaydın...


9 Şubat 2015 Pazartesi

Metrodaki Kemancı

Metrodaki kemancı...

Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider. Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider. Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar. Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz. Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı... Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi...Bu deneyden çıkarılacak kıssadan hisse ise, dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa, başka neleri kaçırıyoruz acaba?








8 Şubat 2015 Pazar

Günaydın...

Evinde; huzurla,sağlıkla,aile sıcaklığıyla yeni güne uyanan herkese gün aydın!Dışarda yağan yağmur ancak hoş seda olur...

7 Şubat 2015 Cumartesi

MUTLU HAFTA SONLARI....


Az önce tesadüfen tv'de izledim ve çok beğendim,sözlere dikkat!


Hani fani bu hayat ümit bağlayamam
Olmadı diye oturup ağlayamam
Gönlü geniş olan sükutu öğrensin
Sevgimi yok yere ele bağlayamam
Gelir mi diye hayallere sığınamam...
Kemale eren kendinden versin

Sevdim, kaç kere bilemem
Yaşadım, yok inkar edemem
Bıktım, senle baş edemem ben
Zaman öyle de geçiyor
Hayat böyle de bitiyor
Ama umudum cennetten

Ben dalkavuk olanı hizaya getiremem
Sorma bana ben görünmezi göremem
Merak eden kendine yönelsin
Boş yere kimseyi oyalayıp üzemem
Geçici şeylere heves edip üzülemem
Fikrim, hevesimi alt etsin 

Sevdim, kaç kere bilemem 
Yaşadım, yok inkar edemem 
Bıktım, senle baş edemem ben 
Zaman öyle de geçiyor 
Hayat böyle de bitiyor 
Ama umudum cennetten 

Ben gözü görmeyene resim gösteremem
Değerimi bilmeze değeri öğretemem
O önce, e haddini öğrensin
Biten sevgiye imrenip özenemem
Boş sözü duyup düstur edinemem
Eden, kendine ah etsin

Bildim lakin söylemem
Gördüm ama izah edemem
Dünya, senle baş edemem ben
Zaman öyle de geçecek
Hayat böyle de bitecek
E bitsin, umudum cennetten

Sevdim, kaç kere bilemem 
Yaşadım, yok inkar edemem 
Bıktım, senle baş edemem ben 
Zaman öyle de geçiyor 
Hayat böyle de bitiyor 
Ama umudum cennetten 





6 Şubat 2015 Cuma

YILDA YARIM KİLO BÖCEK YİYORUZ!

Karmin (Cochineal) Böceği Nedir ?

    Cochineal-Karmin böcegi :Gıda renklendiricisi olarak kullanılan genellikle kahverengi ve kırmızı arası renklerin elde edildiği bir böcektir. Cochineal (Dactylopius coccus), Dactylopi familyasından değişik kaktüslerde parazit olarak yaşar. Çok eski yıllardan beridir bilinen ve kullanılan böcektir.

      Avrupa’ya 16. yüzyılda gelmiştir ve başta çeşitli gıda maddelerine renk vermenin yanı sıra tekstil, kozmetik sanayinde de kullanılmaya ve yaygınlaşmaya başlamıştır. Karmin bu böceğinin dişilerinden veya yumurtalarından çıkartılan bir renk pigmentidir.

     Bu böcek türü Kanarya Adaları’nda ve Meksika’da yaşayan bir böcektir. Doğal ortamında çoğaldığı gibi kültürel olarak da yetiştirip ticareti yapılmaktadır. Cochineal böceği için özel tarlalar kurulur. Bu böcekler ve larvaları, Meksikalı köylüler tarafından toplanır. Kurutulduktan sonra öğütülüp un haline getirilerek renklendirici madde olarak kullanılır.

     Böcekten elde edilen bu renk maddesi özellikle meyve ve sebze üretilen gıda ürünlerinin renklerini kuvventlendirmek için kullanılmaktadır. Mesela konservelerde domates sularında, sucuklarda, içeceklerde, dondurma ve hafif tatlı çeşitlerinde kullanılmaktadır. Doğal yoldan böceklerden elde edilen bu renk maddesinin kullanımı Avrupa Birliği tarafından desteklenmektedir.



İŞTE O BÖCEK VE ONDAN ELDE EDİLEN KATKI MADDESİNİN KÜNYESİ

E Kodu: E120
Adı: Karmin, Kokhineal
Latincesi: Kokhineal
Menşei: Hayvansal
Açıklama: Kırmızı gıda renklendiricisi olup, Dactylopius coccus adlı böceklerden elde edilir. E120 (i) saf renklendiriciyken E120 (ii) ham ekstraktır. Birçok üründe kullanılmakta. FSA’ya göre bazı insanlarda aşırı alerjik reaksiyonlara ve anafilaktik şoka neden olur. Astıma neden olabilir. Bazı durumlarda hiperaktiviteyi arttırdığı rapor edilmiştir. Müslümanlar ve vejetaryenlerin sakınılması önerilir.


SÜTTEN SOSİSE KADAR BİRÇOK ÜRÜN

Konservelerde renklendirici olarak kullanılmasının yanı sıra meyveli süt, yoğurt, bisküvi, dondurma, reçel, soslar, meyve suları, et ürünleri, şekerleme ve sakız gibi birçok gıda ürününde kullanılan karminin tüketiciler tarafından çokça tüketildiği ortaya çıktı.

‘Cochineal’ adlı böcekten elde edilen ‘karmin’ isimli renklendiricinin şimdilik bilinen tek zararının alerjik reaksiyonlara yol açması olduğu bildiriliyor.

KARMİN BÖCEĞİNİ KULLANAN MARKALAR ve ÜRÜNLER :

        Son günlerde gıda sektöründe arka arkaya gelen olumsuz haberler tüketicilerinin güvenini zedelerken, günlük hayatta çok sık kullanılan ürünlerde sağlığa zararlı maddelerin bulunması tüketicilerin tedirginliğini arttırıyor. Gıda skandallarına hergün bir yenisi eklenirken, piyasada satılan balların sahte olduğu yönünde çıkan haberleri zeytinyağda hile şüphesinin takip etmesinin ardından salam, sosis ve sucuklarda virüse rastlandığına yönelik haberler, tüketicilerin sektöre olan güvenini kaybetmesine neden oluyor.

       Starbucks'ın, çilekli Frappuccino içeceklerinde hayvansal boya maddesi olan karmini kullandığını kabul etmesiyle farklı gıda maddelerinde kullanılan Karmin yeniden tartışmaya açılmış oldu.Konservelerde renklendirici olarak kullanılmasının yanısıra meyveli süt, yoğurt, bisküvi, dondurma, reçel, soslar, meyve suları, et ürünleri, şekerleme ve sakız gibi bir çok gıda ürününde kullanılan karminin tüketiciler tarafından çokça tüketildiği ortaya çıktı.
‘Cochineal’ adlı böcekten elde edilen ‘karmin’ isimli renklendiricinin şimdilik bilinen tek zararının alerjik reaksiyonlara yol açması olduğu bildiriliyor.

İŞTE EN ÇOK KARMİN KULLANAN MARKALARDAN BAZILARI

Karmini en fazla kullanan markaların başında Ülker, Kent, Eti, Dr Oetker, Danone, Pınar,CocaCola, Pepsi, Algida, Unilever, P&G, Capy, Panda, Nestle, Kraft, ... geliyor.




TÜRKİYE'DE SATILAN VE KARMİN İÇEREN BAZI GIDALAR

SÜTLÜ GIDALAR
Danone - Danette, çilek aromalı puding,
Danone - Çilek aromalı süt,
Pınar - Çilekli süt
Ülker - İçim, çilekli puding

SAKIZ
Vivident - xylit Cube, nar ve fuji elma aromalı şekersiz tatlandırıcılı sakız
Vivident - xylit Aqua Gum, meyve aromalı şekersiz tatlandırıcılı sakız
Vivident - xylit 2 Fruit, çilek aromalı şekersiz tatlandırıcılı sakız
Big babol - çilgın meyveler balonlu mega draje sakız
Kent Şıpsevdi - meyve aromalı şekerli balonlu sakızlar
Kent Bubbaloo - Mega, karışık meyve ve kola aromalı şekerli balonlu sakızlar
Kent First - tatlı & ekşi çilek aromalı tatlandırıcılı şekersiz draje sakız,
Vivident - cilek ve mandalina aromalı şekersiz şerit sakız,
Vivident - çilek ve karpuz aromalı sıvı dolgulu tatlandırıcılı draje sakız,
Mentos - çilek ve limon aromalı sıvı dolgulu tatlandırıcılı draje sakız,

ŞEKERLEME, BİSKÜVİ, KEK, GOFRET VE SOSLAR
KENT - Jelibon, karışık meyve aromalı yumuşak şeker
KENT - Pop Tip, Ahududu aromalı draje şeker
ETİ - Kaymaklım, çilek yoğurt kremalı sandviç bisküvi
DR.OETKER - Böğürtlenli sos,
ÜLKER- Lollipop, meyve aromalı karışık top şeker
ÜLKER - Kremini, meyve sulu toffe şekerleme çilekli
ÜLKER - Ufo, kakaolu draje
ÜLKER - Çokomel, çilek aromalı marshmallowlu bisküvi
ÜLKER - Dankek, çilek soslu kek
ÜLKER - Çilek aromalı kremalı gofret
ÜLKER - Kekstra çilekli kek
BİSKOT/ÜLKER - Halk Bitanem, kırmızı meyveler kremalı sandviç bisküvi



Yılda yarım kilo!

Hollanda'da Wageningen Üniversitesi'nden Entomoloji Profesörü Marcel Dicke, geçen yıl yaptığı açıklamasında işlenmiş gıda tüketen herkesin bir miktar böcek yediğini de anlatıyor:

"Dünyanın herhangi bir yerinde işlenmiş besin maddesi tüketenler zaten böcek yemiş oluyorlar. Bunun miktarı da yılda yaklaşık 500 gram. Domates sosu, fıstık ezmesi ya da ekmek gibi işlenmiş tüm gıdalarda böcek var."

Meyveli süt, yoğurt, bisküvi, dondurma, reçel, soslar, meyve suları, et ürünleri, şekerleme ve sakız gibi yüzlerce ürünün içerisinde yer alan karminin önünde yasal engel yok. Ancak dini açıdan sakıncalı sayılıyorlar.

İlahiyatçı Prof. Dr. Faruk Beşer, birçok üründe renklendirici ve tatlandırıcı olarak kullanılan maddenin İslam'a göre doğrudan doğruya haram denilemeyeceğini belirterek "Hanefi kurallarına göre 'mekruh' yani hoş olmayan, olmaması gereken. Kullanmak sakıncalıdır" diyor.

Sağlık açısından şüpheli

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ise bu tür maddelere şüpheyle yaklaşılması gerektiğini vurguluyor:

"Gıda ürünlerinde kullanılan bu tür çok madde var. Bunların güvenli olduklarından hiç emin değiliz. Çünkü bunlarla ilgili araştırmalar 40-50 yıl öncesine ve o zamanın teknolojisine dayanıyor. Güvenirliği günümüze göre çok düşük olan araştırmalar.

Bu nedenle bu ürünlerin insan sağlığı üzerindeki etkileri ciddi şekilde yeniden araştırılmalı. Böceklerden elde edilen ürünler hayvansa araştırılmalı.

Gıda ürünlerinde bu tip binlerce madde var. Hepsi için güvenli demek doğru değil. Şüphe edilenden uzak durmak gerek. Karmin yiyecek ve içeceğe sadece renk veriyor. Sağlığa bir faydası yok, kullanımı şüpheli. Bu tür ürünlerin sağlığa zararlı olup olmadığı araştırılmalı."


BU BİLGİLER BURADA YER ALMAYAN MARKALARIN GÜVENLİ OLDUĞU ANLAMINI TAŞIMAZ. TÜM ETİKETLERİ KONTROL EDİNİZ.
HER TÜRLÜ KOLA VE VİŞNE SUYUNU VE HER TÜRLÜ VİŞNE RENKLİ GIDALARI BU GRUBA EKLEMELİ.AYRICA ;BALLI SÜT, BALLI KEK, BALLI ÇİKOLATA GİBİ İFADELER ÜRÜNÜN BALLI OLDUĞUNU DEĞİL YAPAY BAL AROMASI İÇERDİĞİNİ GÖSTERİR.