HIDIRELLEZ NE
ZAMAN? : İnanışa göre iyileri mükafatlandırıp, kötüleri cezalandıran,
zorluklarda yardımcı olan ve bolluğa kavuşturan Hızır'ın İlyas peygamberle
buluştuğu 6 Mayıs, bir bayram olarak binlerce yıldır kutlanıyor.
HIDIRELLEZ
NEDİR? : "Hızır" ve "İlyas" kelimelerinin halk
arasındaki telaffuzundan aldığı bilinen Hıdırellez, Türk
dünyasının mevsimlik bayramı olarak "kış mevsiminin bitip, sıcak yaz
günlerinin başladığını" müjdeliyor. Doğanın canlanmasının habercisi olarak
görülen bu günde, Hızır ve İlyas'ın her türlü dileği yerine getireceği inanışı
yaygın olarak kabul görüyor.
HIDIRELLEZ NASIL
KUTLANIR? : Onların su kaynaklarında, kırlarda buluştuğunun düşünülmesi
nedeniyle kutlamalar genellikle yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında,
bir türbe ya da yatırın yanında yapılıyor. Bu gibi yerlere bu nedenle
"Hıdırlık" da deniliyor. Hızır ve İlyas'ın kavuştuklarında Allah
yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulduğuna
inanılıyor.
HIZIR KİMDİR? : Hızır'ın
kim olduğuna dair çeşitli görüşler var. Tasavvuf çevreleri Hızır'ı bir veli
olarak kabul ettiği gibi, onun peygamber olduğunu düşünenler de bulunuyor. Onun
ak saçlı, nur yüzlü, sakallı yaşlı bir adam veya dilenci, fakir kılığında
göründüğüne inanılıyor. O zor durumdaki insanlara yardım etmesi, iyileri
mükafatlandırıp, kötüleri cezalandırması, berekete ve bolluğa kavuşturması gibi
özelliklerle biliniyor. Hızır'ın, "hayat suyu" içtiği için sonsuza
kadar yaşayacağı da inanışlar arasında yer alıyor.
İlyas'ın
peygamber olduğu konusunda ise genel kabul bulunuyor. Halk arasında kabul
edilen inanışa göre, Hızır karaların ve havanın, İlyas ise suların hakimidir ve
bu ikisi birleştiğinde, doğada var olan her şeye güç yetecek konuma
gelinmektedir.
HIDIRELLEZ'DE
NELER YAPILIR?
Hızır ve
İlyas'ın bir araya geldikleri günde her türlü dileğin onlar tarafından yerine
getirileceğine inanılıyor. Bu nedenle çeşitli dilekler için çeşitli ritüeller
gerçekleştiriliyor.
HIDIRELLEZ'DE
NELER YAPILMAZ?
*5 Mayıs akşamı
evlenme çağına gelmiş kızlara bulaşık yıkattırılmaz.
*Hıdırellez günü,
hiçbir yeşil dalından koparılmaz.
*Bazı bölgelerde
Hıdırellez günü çamaşır yıkanması, ev temizlenmesi ve iş yapılması da uygun
bulunmaz.
HIDIRELLEZ
GECESİ BEREKET İÇİN NELER YAPILIR?
Hıdrellez gecesi
Hızır'ın bereket vermesi için yiyecek kaplarının, erzak torbalarının,
ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılıyor.
HIDIRELLEZ'DE
NEDEN ATEŞ ÜZERİNDEN ATLANIR?
En yaygın
ritüel, nazardan ve hastalıktan korunmak için ateş yakarak üzerinden
atlamaktır. Bu ritüel adeta Hıdırellez'le
özdeşleşmiştir. Günahlardan arınmak için de bu uygulamaya başvurulduğu ifade
ediliyor.
Evlenmek isteyen
kızlar gelin maketi yapar ve gül dalına asarlarsa evlenecekleri kişiyi
düşlerinde göreceklerine inanılıyor. Evlenmekte geciktiği düşünenlerin başının
üzerinden kilit açılıyor.
HIDIRELLEZ
DİLEĞİ GÜL AĞACINA NE ZAMAN ASILIR?
5 mayıs akşam
ezanı ile gül dallarına paralar asılır.(Eskiden kese içine para dikilip gül
dibine gömülürmüş.) ya da açık cüzdan bırakılır. Böylelikle bolluk ve berekete ulaşmak,
varlıklı kişiler olmak düşlenir. Asılan paralar ya da cüzdanlar 6 Mayıs sabah
erkenden geri toplanır. Evdeki her kişi için yedi fasulye ya da yedi nohut
ekilir, gelebilecek kötülüklerin bunlara gelmesi dilenir.
5 Mayıs günü
(Nişanlılar arsında) oğlan evi, kız evine Hıdırellez Kurbanı,
olarak süslenmiş bir koç gönderir. Bu kurban ertesi gün kesilerek birlikte
yenir. Yemeğe çağırılanlar, çarşaf, havlu yemeni ve gönüllerinden kopan
armağanlar getirirler. Getirilen armağanlar ipler üzerinde sergilenir.
Hıdırellez günü,
erkenden kalkılıp kapılar açılır. Genç kızlar için hazırlanan sandıklar açılır.
Açılır ki eve bereket dolsun, genç kızımız da iyi bir evlilik yapsın.
Hıdırellez günü,
bazıları sabah gün doğarken kırlara, bağlara, bahçelere çıkıp buralarda
Hızır’ın ayak izlerine basarak bolluğa ulaşmayı düşler.
Hıdırellez günü, doğa
ve insan sevgisi çok önemlidir çünkü Hızır ve İlyas, insanları, doğayı, iyiliği
ve cömertliği seven, bereketin simgesi olan, kutsallıklarına inanılan dinsel
varlıklardır.
HIDIRELLEZ NE
ZAMAN BİTER?
6 Mayıs günü
ikindi zamanı Hıdırellezin
bittiğine inanılır. Ancak eğlenceler hava kararıncaya değin sürer. Hızır
uğrasın! dileği bolluk gelmesi anlamında kullanılır
HIDIRELLEZ
DİLEĞİNİ ASARKEN OKUNAN DUA
İşte dilek
dilerken ve Gül ağacına astıktan sonra edeceğiniz Dua…
Bismillahirahmanirahim
Bin bir adım bir
adım /allah bir adım adım / kerim kerem allah /başımda bir Duman var yardım
eyle ya allah / la ilaha illallah muhammeden resullullah yetiş imdadıma hızır
ile allah birsin sen kulla mişersin biz gibi kulların yardımcısı sensin hızır
deryada erdim murada amin
HIDIRELLEZ
NEDİR?Hıdırellez 'de
Neler Yapılır?
Hıdırellez 'de aşk dile
gelir...
Anadolu’nun bazı
yerlerinde gençler, o gün karşılıklı olarak birbirlerine mani söylerler..
Erkek Gökte
yıldız bir sıra
Sarılmış mor
mintana
Benim gibi kul
gerek
Senin gibi
sultana.
Kız Gökte yıldız
bir sıra
Sırma ördüm
mintana
Senin gibi er
lazım
Benim gibi
sultana
Gelelim
"Hıdrellez'in" Hikayesine
Hıdrellez, bütün
Türk dünyasında bilinen mevsimlik bayramlarımızdan biridir. Ruz-ı Hızır (Hızır
günü) olarak adlandırılan hıdrellez günü, Hızır ve İlyas Peygamber’in
yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle kutlanmaktadır. Hızır ve İlyas
sözcükleri birleşerek halk ağzında hıdrellez şeklini almıştır. Hıdrellez günü,
Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da
bilinen Julyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır.
Halk arasında
kullanılan takvime göre eskiden yıl ikiye ayrılmaktadır: 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a
kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar
olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 6
Mayıs Günü kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelir
ki, bu da kutlanıp bayram yapılacak bir olaydır.
Hızır ve
Hıdrellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan
bazıları Hıdrellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu; bazıları
ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu
yolundadır. Oysaki Hıdrellez Bayramı’nı ve Hızır inancını tek bir kültüre mal
etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran,
Yunanistan ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle
ilgili bazı tanrılar adına çeşitli tören ve ayinlerin düzenlendiği
görülmektedir.
Hızır, yaygın
bir inanca göre, hayat suyu (ab-ı hayat) içerek ölmezliğe ulaşmış; zaman zaman
özellikle baharda insanlar arasında dolaşarak zor durumda olanlara yardım eden,
bolluk-bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında ermiş bir ulu ya da
peygamberdir. Hızır’ın hüviyeti, yaşadığı yer ve zaman belli değildir. Hızır,
baharın, baharla vücut bulan taze hayatın sembolüdür. Hızır inancının yaygın
olduğu ülkemizde Hızır’a atfedilen özellikler şunlardır:
Hızır, zor
durumda kalanların yardımına koşarak insanların dileklerini yerine getirir.
Kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder.
Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
Uğur ve kısmet sembolüdür.
Mucize ve keramet sahibidir.
Hızır, bu nitelikleriyle mitoloji dünyasının kendilerine üstün yetenekler atfedilen tanrılarını hatırlatmaktadır.
Ülkemizde Hıdrellez Bayramı 6 Mayıs tarihinde kutlanır. bugün Hıristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul
edilir; bu günü Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler St.Georges Günü olarak kutlamaktadırlar.
Mevsimlik
bayramlarımızdan biri olan Hıdrellez, ülkemizde etkin bir biçimde
kutlanmaktadır. Büyük şehirlerde daha az olmak üzere, kasaba ve köylerde
hıdrellez için önceden hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklar, evin temizliği,
üst-baş temizliği, yiyecek-içeceklerle ilgili hazırlıklardır. Hıdrellez
gününden önce evler baştan başa temizlenir. Çünkü temiz olmayan evlere Hızır’ın
uğramayacağı düşünülür. Hıdrellez günü giyilmek üzere yeni elbiseler,
ayakkabılar alınır.
Anadolu’nun bazı
yerlerinde Hıdrellez Günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için
sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme adeti vardır. Kurban ve adaklar “Hızır
hakkı” için olmalıdır. Zira tüm bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak amacına
yöneliktir.
Hıdrellez
kutlamaları daima yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da
yatırın yanında yapılmaktadır. Hıdrellezde baharın taze bitkilerini ve taze
kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme adeti vardır. Baharın ilk kuzusu yenildiği
zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır. Bugünde kırlardan çiçek veya ot
toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi
geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzelleşileceğine inanılır.
Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve
bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır. Yiyecek kaplarının,
ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Ev, bağ-bahçe, araba
isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi herhangi bir yere istediklerinin küçük bir
modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar.
Hıdrellezde baht
açma törenleri de oldukça yaygın olarak uygulanan geleneklerimizdendir. Bu
törene İstanbul ve çevresinde “baht açma”, Denizli ve çevresinde “bahtiyar”,
Yörük ve Türkmenlerde “mantıfar”, Balıkesir ve çevresinde “dağara yüzük atma”,
Edirne ve çevresinde “niyet çıkarma”, Erzurum’da “mani çekme” adı verilir.
Törenler baharda doğanın ve tüm canlıların uyanmasıyla eş anlamlı olarak
insanların da talihlerinin açılacağı inancıyla, şanslarını denemek için
yapılır. Hıdrellezden bir gece önce bahtını denemek ve kısmetlerinin açılmasını
sağlamak isteyen genç kızlar yeşillik bir yerde veya bir su kenarında
toplanırlar. İçinde su bulunan bir çömleğe kendilerine ait yüzük, küpe, bilezik
gibi şeyler koyarak ağzını tülbentle bağladıktan sonra bir gül ağacının dibine
bırakırlar. Sabah erkenden çömleğin yanına giderek sütlü kahve içip ağızlarının
tadının bozulmaması için dua ederler. Ardından niyet çömleğinin açılmasına
geçilir. Çömlekten içindekiler çıkarılırken bir yandan da maniler söylenir.
Buna göre eşyanın sahibi hakkında yorumlar yapılır. Hıdrelleze özgü bu uygulama
temelde bu şekilde yapılmakla birlikte, yörelere göre bazı farklılıklar da
gösterebilmektedir. Son zamanlarda ise bu tören yalnızca evde kalmış kızların
kısmetini açmak amacıyla yapılmaktadır.
Sonuç olarak,
Anadolu’da hala görkemli törenlerle kutlanan Hıdrellez Bayramı insanlık
tarihinde çok eski zamanlardan beri kutlanmaktadır. Farklı zamanlarda, farklı
isimler altında kutlansa da Hıdrellez motiflerine pek çok yerde rastlamak
mümkün olmaktadır. Baharın gelişi ve doğanın canlanması insanlar tarafından
bayramlarla kutlanması gereken bir durum olarak algılanmıştır. Böylece bir
bahar bayramı olan Hıdrellez evrensel bir nitelik kazanmıştır.
HIZIR ALEYHİSSELAM PEYGAMBER MİDİR?
İbrahim aleyhisselamdan sonra yaşamış bir peygamber veya velî. Avrupa ve Asya kıtalarına hâkim olan Zülkarneyn aleyhisselamın askerinin kumandanı ve teyzesinin oğludur. İsminin, Belkâ bin Melkan, künyesinin Ebü'l-Abbâs olduğu ve soyunun Nûh aleyhisselamın Sam isimli oğluna dayandığı bildirilmiştir. Bâzıları da Hızır aleyhisselamın İsrailoğullarından olduğunu söylemişlerdir.
Hızır lakabıyla meşhur olmasının sebebi, kuru bir yere oturup kalktığı zaman, oranın yeşerip yemyeşil olmasından dolayıdır. Sahîh-i Buhârî'de bildirilen bir hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz; "Hızır (aleyhisselam), otsuz kuru bir yerde oturduğunda, o yer birdenbire yemyeşil olur, peşi sıra dalgalanırdı." buyurdu. Musa aleyhisselamla görüşüp yolculuk yaptı. Fakat vefatından sonra rûhu insan şeklinde gözüküp, garîblere yardım etmektedir.
Hızır aleyhisselam, Allahü teâlânın sevgili kullarındandı. Doğdu, büyüdü ve vefat etti. Ancak Allahü teâlâ onun rûhuna insan şeklinde görünmek ve kıyâmete kadar yardım isteyen Müslümanların imdâdına yetişmek, yardım etmek, konuşmak, ilim öğrenmek ve öğretmek özelliklerini verdi. Bâzı âlimler "nebî" (peygamber), bâzı âlimler de "velî"dir dediler. Hızır aleyhisselamda, yaşayan insanlarda görülen hâller bulunduğu için yaşıyor zannedilmektedir.
Hızır aleyhisselam, güzel ahlâk sâhibi, cömert ve insanlara karşı çok şefkatliydi. Allahü teâlânın izni ile kerâmet ehli olup, kimyâ ilmini bilirdi. Hak teâlânın bildirmesiyle ledünnî ilme sâhipti.
Hızır aleyhisselamın Musa aleyhisselam ile buluşması, görüşmesi ve yolculuk yapması Kur'ân-ı kerîm'de Kehf sûresi 60 ve 80. âyetlerinde ve hadîs-i şerîflerde bildirilmiştir.
Peygamber efendimiz Eshâb-ı kirâm ile Tebük Harbindeyken ikindi namazını kıldıktan sonra iki beyit işittiler. Fakat şiiri söyleyeni göremediler. Resûlullah efendimiz; "Bu iki beytin söyleyicisi kardeşim Hızır'dır. Sizi övüyor." buyurdu.
Hızır aleyhisselam birçok zâtın tasavvufta yetişmesine rehberlik etmiş, feyz vermiştir. Hızır aleyhisselamın tasavvufta yetiştirdiği en meşhûr âlim ve velîlerden biri Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleridir.
Hızır aleyhisselam, İlyas aleyhisselamla birlikte Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatında hâne-i saâdetlerine gelip Ehl-i beyt için sabır tavsiyesinde bulundu. Onların geldiklerini ve sabır tavsiye ettiklerini hazret-i Ebû Bekr, Ehl-i beyte bildirdi.
İLYAS ALEYHİSSELAM KİMDİR?
Benî İsrail’e gönderilen peygamberlerden, Musa aleyhisselamın dînini insanlara bildirmek için Allahü teâlâ tarafından vazîfelendirildi.
Hazret-i Musa’dan sonra Benî İsrail kavmine gönderilen peygamberlerin hepsi Tevrat’ın hükümlerini unutan, yerine getirmeyen insanlara bunları bildirmek için gönderildi. Benî İsrail, o zaman Şam ve civârında dağınık küçük devletler hâlinde yaşıyordu. Çünkü Yuşa bin Nûn, Şam kıtasını fethedip, Benî İsrail’e taksim etmişti. Bir kabîleye de Baalbek ve etrâfını verdi. İlyas aleyhisselam Baalbek’in kabilesinde bulunuyordu.
Benî İsrail zamanla yoldan çıkmış, aralarında fesat ve karışıklık başlamıştı. Tevrat’taki Allahü teâlânın emirlerini unutmuşlar, putlara tapmaya başlamışlardı. İlyas aleyhisselam peygamber olarak gönderildiği zaman, Ba’l adında 8-10 metre büyüklüğünde bir puta tapıyorlardı. Hazret-i İlyas; “Ba’l’den vazgeçiniz ve her şeyin yaratıcısı olan Allah’a ibâdet ediniz.” diye nasîhat etti. Fakat dinlemediler. Onları Allah’ın azâbı ile korkuttu ise de, beldelerinden çıkarttılar. Allahü teâlâ da onlardan feyz ve bereketi kaldırdı. Yağmurlar kesildi, kıtlık başladı. Hayvanlar susuzluktan öldü. Başlarına çeşitli belâlar geldi.
İlyas aleyhisselam bu kıtlık yıllarında îmânı gizlice halka anlatıyordu. Bütün evlerde kıtlık varken, inananların evlerine, İlyas aleyhisselamın bir mucizesi olarak, bolluk ve bereket gelmişti. Herkes kokmuş leş yerken, bunların evi yiyecek doluydu. Baalbek hükümdârının hazîneleri doluydu. Fakat satın alacak yiyecek bulamıyorlardı. Nihâyet hatâlarını anladılar ve hazret-i İlyas’ı bularak af dileyip îmân ettiler. İlyas aleyhisselama, sen bize dua et, dediler. Her ne söylerse ona tâbi olacaklarına söz verdiler. Hazret-i İlyas, Allahü teâlâya dua etti. Belâ ve musîbetin kalkmasını diledi. Allahü teâlâ hazret-i İlyas’ın duasını kabul etti. O belde yeniden feyz ve berekete kavuştu. Bol bol yağmur yağdı. Her taraf yeşerdi. Memlekette büyük bir ferahlık meydana geldi. İsrailoğulları sonra hazret-i İlyas’a: “Senin duan ile kurtulduk. Ancak ekebileceğimiz tohum yok. Duâ et de tohum elde edelim.” dediler.
Hazret-i İlyas dua etti. Allahü teâlâ tuz ekmelerini bildirdi. Tarlalara tohum yerine tuz ektiler. Mucize olarak yerde nohut yetişti. İsrailoğulları bu hâl üzere bir müddet hazret-i İlyas’a tâbi oldular. Fakat hak yolda sebât etmeleri uzun sürmedi. Yine nankörlük edip, doğru yoldan ayrıldılar. Bu durum üzerine hazret-i İlyas, Allahü teâlânın izni ile onların arasından ayrılınca, isyanları sebebiyle gitgide perişan oldular. Kur’ân-ı kerîm’de Sâffât sûresinde bunların isyânları sebebiyle Cehennem’e gidecekleri bildirilmektedir.
Abdullah ibni Abbâs’tan rivâyet edildiğine göre; hazret-i İlyas Baalbek’ten çıkınca, ilâhî emirleri bildirmek üzere dolaşırken yolu bir köye düştü. Bu köydeki insanlara nasihat etti. Onları îmâna dâvet etti. Köylüler onu severek köylerinde bir müddet kalmasını istediler. O da kabul etti ve İsrailoğullarından ihtiyâr bir kadının evinde misâfir oldu. Bu kadının hasta bir oğlu vardı. Hastalığına bir türlü şifâ bulunamamıştı. İhtiyâr kadın oğlunun durumunu hazret-i İlyas’a anlatarak çocuğunun şifâ bulup bu dertten kurtulması için Allahü teâlâya dua etmesini istedi. Hazret-i İlyas, üzülme şifâ Allahü teâlâdandır, dedi. Abdest alıp iki rekât namaz kıldı. Hasta çocuğa şifâ vermesi için Allahü teâlâya yalvardı. Allahü teâlâ duasını kabul etti. Hasta çocuk iyileşti. Bu çocuğun adı Elyesa idi. Şifâ bulduktan sonra hazret-i İlyas’a îmân etti. Yanından ayrılmadı. Ondan Tevrat’ı öğrendi. Hazret-i ilyâs’ın vefatından sonra da İsrailoğullarına peygamber olarak gönderildi.
Kur’ân-ı kerîm’in Sâffât ve En’âm sûrelerinde İlyas aleyhisselamla ilgili haberler vardır.
HIZIR ALEYHİSSELAM PEYGAMBER MİDİR?
İbrahim aleyhisselamdan sonra yaşamış bir peygamber veya velî. Avrupa ve Asya kıtalarına hâkim olan Zülkarneyn aleyhisselamın askerinin kumandanı ve teyzesinin oğludur. İsminin, Belkâ bin Melkan, künyesinin Ebü'l-Abbâs olduğu ve soyunun Nûh aleyhisselamın Sam isimli oğluna dayandığı bildirilmiştir. Bâzıları da Hızır aleyhisselamın İsrailoğullarından olduğunu söylemişlerdir.
Hızır lakabıyla meşhur olmasının sebebi, kuru bir yere oturup kalktığı zaman, oranın yeşerip yemyeşil olmasından dolayıdır. Sahîh-i Buhârî'de bildirilen bir hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz; "Hızır (aleyhisselam), otsuz kuru bir yerde oturduğunda, o yer birdenbire yemyeşil olur, peşi sıra dalgalanırdı." buyurdu. Musa aleyhisselamla görüşüp yolculuk yaptı. Fakat vefatından sonra rûhu insan şeklinde gözüküp, garîblere yardım etmektedir.
Hızır aleyhisselam, Allahü teâlânın sevgili kullarındandı. Doğdu, büyüdü ve vefat etti. Ancak Allahü teâlâ onun rûhuna insan şeklinde görünmek ve kıyâmete kadar yardım isteyen Müslümanların imdâdına yetişmek, yardım etmek, konuşmak, ilim öğrenmek ve öğretmek özelliklerini verdi. Bâzı âlimler "nebî" (peygamber), bâzı âlimler de "velî"dir dediler. Hızır aleyhisselamda, yaşayan insanlarda görülen hâller bulunduğu için yaşıyor zannedilmektedir.
Hızır aleyhisselam, güzel ahlâk sâhibi, cömert ve insanlara karşı çok şefkatliydi. Allahü teâlânın izni ile kerâmet ehli olup, kimyâ ilmini bilirdi. Hak teâlânın bildirmesiyle ledünnî ilme sâhipti.
Hızır aleyhisselamın Musa aleyhisselam ile buluşması, görüşmesi ve yolculuk yapması Kur'ân-ı kerîm'de Kehf sûresi 60 ve 80. âyetlerinde ve hadîs-i şerîflerde bildirilmiştir.
Peygamber efendimiz Eshâb-ı kirâm ile Tebük Harbindeyken ikindi namazını kıldıktan sonra iki beyit işittiler. Fakat şiiri söyleyeni göremediler. Resûlullah efendimiz; "Bu iki beytin söyleyicisi kardeşim Hızır'dır. Sizi övüyor." buyurdu.
Hızır aleyhisselam birçok zâtın tasavvufta yetişmesine rehberlik etmiş, feyz vermiştir. Hızır aleyhisselamın tasavvufta yetiştirdiği en meşhûr âlim ve velîlerden biri Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleridir.
Hızır aleyhisselam, İlyas aleyhisselamla birlikte Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatında hâne-i saâdetlerine gelip Ehl-i beyt için sabır tavsiyesinde bulundu. Onların geldiklerini ve sabır tavsiye ettiklerini hazret-i Ebû Bekr, Ehl-i beyte bildirdi.
İLYAS ALEYHİSSELAM KİMDİR?
Benî İsrail’e gönderilen peygamberlerden, Musa aleyhisselamın dînini insanlara bildirmek için Allahü teâlâ tarafından vazîfelendirildi.
Hazret-i Musa’dan sonra Benî İsrail kavmine gönderilen peygamberlerin hepsi Tevrat’ın hükümlerini unutan, yerine getirmeyen insanlara bunları bildirmek için gönderildi. Benî İsrail, o zaman Şam ve civârında dağınık küçük devletler hâlinde yaşıyordu. Çünkü Yuşa bin Nûn, Şam kıtasını fethedip, Benî İsrail’e taksim etmişti. Bir kabîleye de Baalbek ve etrâfını verdi. İlyas aleyhisselam Baalbek’in kabilesinde bulunuyordu.
Benî İsrail zamanla yoldan çıkmış, aralarında fesat ve karışıklık başlamıştı. Tevrat’taki Allahü teâlânın emirlerini unutmuşlar, putlara tapmaya başlamışlardı. İlyas aleyhisselam peygamber olarak gönderildiği zaman, Ba’l adında 8-10 metre büyüklüğünde bir puta tapıyorlardı. Hazret-i İlyas; “Ba’l’den vazgeçiniz ve her şeyin yaratıcısı olan Allah’a ibâdet ediniz.” diye nasîhat etti. Fakat dinlemediler. Onları Allah’ın azâbı ile korkuttu ise de, beldelerinden çıkarttılar. Allahü teâlâ da onlardan feyz ve bereketi kaldırdı. Yağmurlar kesildi, kıtlık başladı. Hayvanlar susuzluktan öldü. Başlarına çeşitli belâlar geldi.
İlyas aleyhisselam bu kıtlık yıllarında îmânı gizlice halka anlatıyordu. Bütün evlerde kıtlık varken, inananların evlerine, İlyas aleyhisselamın bir mucizesi olarak, bolluk ve bereket gelmişti. Herkes kokmuş leş yerken, bunların evi yiyecek doluydu. Baalbek hükümdârının hazîneleri doluydu. Fakat satın alacak yiyecek bulamıyorlardı. Nihâyet hatâlarını anladılar ve hazret-i İlyas’ı bularak af dileyip îmân ettiler. İlyas aleyhisselama, sen bize dua et, dediler. Her ne söylerse ona tâbi olacaklarına söz verdiler. Hazret-i İlyas, Allahü teâlâya dua etti. Belâ ve musîbetin kalkmasını diledi. Allahü teâlâ hazret-i İlyas’ın duasını kabul etti. O belde yeniden feyz ve berekete kavuştu. Bol bol yağmur yağdı. Her taraf yeşerdi. Memlekette büyük bir ferahlık meydana geldi. İsrailoğulları sonra hazret-i İlyas’a: “Senin duan ile kurtulduk. Ancak ekebileceğimiz tohum yok. Duâ et de tohum elde edelim.” dediler.
Hazret-i İlyas dua etti. Allahü teâlâ tuz ekmelerini bildirdi. Tarlalara tohum yerine tuz ektiler. Mucize olarak yerde nohut yetişti. İsrailoğulları bu hâl üzere bir müddet hazret-i İlyas’a tâbi oldular. Fakat hak yolda sebât etmeleri uzun sürmedi. Yine nankörlük edip, doğru yoldan ayrıldılar. Bu durum üzerine hazret-i İlyas, Allahü teâlânın izni ile onların arasından ayrılınca, isyanları sebebiyle gitgide perişan oldular. Kur’ân-ı kerîm’de Sâffât sûresinde bunların isyânları sebebiyle Cehennem’e gidecekleri bildirilmektedir.
Abdullah ibni Abbâs’tan rivâyet edildiğine göre; hazret-i İlyas Baalbek’ten çıkınca, ilâhî emirleri bildirmek üzere dolaşırken yolu bir köye düştü. Bu köydeki insanlara nasihat etti. Onları îmâna dâvet etti. Köylüler onu severek köylerinde bir müddet kalmasını istediler. O da kabul etti ve İsrailoğullarından ihtiyâr bir kadının evinde misâfir oldu. Bu kadının hasta bir oğlu vardı. Hastalığına bir türlü şifâ bulunamamıştı. İhtiyâr kadın oğlunun durumunu hazret-i İlyas’a anlatarak çocuğunun şifâ bulup bu dertten kurtulması için Allahü teâlâya dua etmesini istedi. Hazret-i İlyas, üzülme şifâ Allahü teâlâdandır, dedi. Abdest alıp iki rekât namaz kıldı. Hasta çocuğa şifâ vermesi için Allahü teâlâya yalvardı. Allahü teâlâ duasını kabul etti. Hasta çocuk iyileşti. Bu çocuğun adı Elyesa idi. Şifâ bulduktan sonra hazret-i İlyas’a îmân etti. Yanından ayrılmadı. Ondan Tevrat’ı öğrendi. Hazret-i ilyâs’ın vefatından sonra da İsrailoğullarına peygamber olarak gönderildi.
Kur’ân-ı kerîm’in Sâffât ve En’âm sûrelerinde İlyas aleyhisselamla ilgili haberler vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder